Ana Sayfa
Tülay Dolu ve Alucra Sevdası
24 Ocak 2011 Pazartesi 13:36
Alucra'nın gerek medya ve gerekse dernekçilikte vazgeçilmez isimlerinden biri hiç şüphesiz Tülay Dolu'dur.

ZlfikarogluMisafirhanesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İşte Tülay Dolu'nun Alucra yazısı...

Alucra'yı sevmek için gitmek, görmek ve yaşamak gerek.

   İki buçuk ay. Alucra Almanağı projesimiz için Alucra'da kaldım. Alucra macerası acısıyla,tatlısıyla  bir çok anıyı da hayatıma kazandırdı….   Alucra’da geçirdiğim her gün koşuşturmakla geçtiği için çoğu zaman aksiyon filmlerini aratmıyordu.. Bunların, hepsini sizlerle paylaşacağım,

   Bir gün Yakamoz cafe de oturuyorum, resimleri aktarıyorum… Orda genç bir çocuk sürekli telefonla görüşüyor, ama öyle böyle değil, yanımda bir ses çocuğu  “la senin telefonun tüplümü bir saattir konuşuyorsun” dedi. Döndüm baktım kim dedi bunu diye.. selman Ekşioğlu.. içimden dedim ki Türkiye’nin Temel’i Dursun’u varsa bizimde Selmanımız var…

   Yine bir gün programımızı ayarladık, Fevzi çakmak köyüne gideceğiz, Muhtar Osman amca yaylada olduğu için rehber olarak Alpaş Gıda’nın sahibi Mustafa Darama aradı beni abla ben götüreceğim seni dedi..  Alpaş Market'de buluştuk yola koyulduk.


   Gıranmerek den girdik, Tepe mahallesinden çıktık. Duydum ki Dr.Ömer Darama’da köydeymiş, ona da bir uğrayalım çayını içelim dedik.  Gittik ki Ömer abi hamağa uzanmış oh bir keyif sormayın… Tabi çaylar, yedik içtik, Ömer abi dedi ki ..

   Tülay burada  Tepe mahalle de, Zülfikaroğlu Misafirhanesi var, gel hem bunu yapacağın çalışmaya koyarsın hem de haber yaparsın. Bu ev eskiden biz çocukken baya bakımlı idi ama şuan harabeye döndü.. Evi görünce üzülmedim desem yalan olur, çünkü harabe halinde bile bir asaleti vardı.. Bu evin örneğinin bir aynısı Çalgan Köyünde var.. 

   Ömer abi evle ilgili bize bilgileri verirken.. Bu evde eskiden dini eğitim verilirmiş ve köye gelen misafirler bu evde kalırmış, yani bir nevi misafirhaneymiş, ve işin ilginç yanı bu evin çevresinde zaman zaman sakallı bir dede dolaştığı rivayet ediliyormuş.. Ve bu dede tokatı cangadana yapıştırıyormuş.. Tabi bu bir söylenti…

ZlfikarogluMisafirhanesi_3

   Ben detaylı resim çekmek için harabenin içine girip odaların bölmelerinin üstüne çıktım. Bazı noktaları daha detaylı çekmek için lenside sıkı sıkı tutması için Mustafa Darama’ya verdim. Ben çekerken gerekli olduğunda Mustafa’dan istiyorum. Tam karşımda odanın ocaklığı var, ocağın kenarlarında da eski yazı ile tarihler yazıyor..

   Yakınına gidemediğim için Mustafa’dan lensi istedim. Ben daha en iyi açıdan nasıl çekerim diye bakınırken, arkamda bir gürültü koptu, ama öyle böyle bir gürültü değil, resmen ayaklarımın bağı çözüldü.. bir döndüm ki arkamda ne Mustafa var, nede oraya çıktığım bölme.. Komple yok oldu, aynı firavun filmlerindeki gibi, birden bire yok oldu. Ben kaldım orada.. kıpırdayamıyorum da, Mustafa çalıların içinde kayboldu gitti..

   Neyse ki oradakiler hemen yetiştiler Mustafa’yı oradan çıkardılar.. Ben hem Mustafa’yı düşünüyorum, bir yandan da lense ne oldu acaba, kırıldı mı diye düşünüyorum, Lense iki milyar vermişim, daha borcu bitmemiş, içimden de vicdan muhasebesi geçiyor,  “adam orda canıyla uğraşıyor sen lensi düşünüyorsun” diye. Bir baktım lens sıkı sıkı Mustafa’nın elinde duruyor.. Canı pahasına korumuş lensi.. Dr. Ömer Darama ayak üstü muayene etti, Mustafa’yı,  Allahtan kırık çıkık yok.. Birkaç gün ağrır sonra geçer dedi… ve arkasından Dr. Ömer Darama aynen şunu söyledi; "Orda seni dede çarptı"…. Bu vesile ile Dede’nin çarpmış olduğunu tescillemiş olduk…

ZlfikarogluMisafirhanesi_2


   Bir gün taksi ayarladım. Anastosa gideceğim, Taksiyi kullanan Sarıların sülosu artık, siz kim olduğunu anlamışsınızdır… Giderken sohbet ediyoruz. Dedim ki ya sana bir şey anlatacağım ama kimseye anlatmayacaksın.. Tabi abla ne demek emrin olur dedi.. “Ya dedim bugünlere dikkatimi çekiyor, kimin resmini çeksem hakkın rahmetine kavuşuyor, genelde de yaşlı insanlar, yaşlı insan resmini çekerken çeksem  mi acaba diye düşünüyorum dedim”  “sözüm ona aramızda kalacaktı yetmiş milyon insan okuyor şuan” (genelde yetmiş milyon derler ya ) neyse.. birkaç gün sonra cep telefonuma Sarıların süladan mesaj geldi..  
  

   Aynen şöyle “ Tülay abla, ya senden bir ricam var. Büyük caminin altında  …… amca var. Yaklaşık seksen yaşlarında, meydan’daki taksicilerle çok uğraşıyo.. bizim canımızı çok yakıyor, rica etsem şunun bir fotoğrafını çekermisin?

   İki buçuk ay boyunca yaklaşık yirmi beş köye gittim.. ve gözlerim hep eskiden harmanda döven aradı, belki rastlarım çekerim, gittiğim tüm köylerde de soruyorum “döven kullanıyormusunuz?” döven var mı… maalesef yok yok..  Baktım bu böyle olmayacak, Karabörk köyüne gittiğimde, muhtar İbrahim abiye dedim ki ya abi gel şu olayı canlandıralım kameraya çekelim, başka çaresi yok.. nereye gittiysem bu olay kalkmış artık.. İbrahim abinin bana verdiği cevap… Tülay kızım“ Bizim köyde saman bulunur, saban bulunur, modul bulunur, ama bizim köyde öküz yok”

dovenkarabork

Bunlar yaşananlardan sadece birkaç tanesi… hayatım boyunca unutamayacağım acısı ile tatlısı ile anılarda buluşmak üzere.. Bizi takip etmeyi unutmayın emi..


Etiketler : Tülay, Dolu, ve, Alucra, Sevdası,


Bu Haber Toplam 8068 Defa Okunmuştur
Yorum Ekle Yazdır Yukarı
Diğer Haberler: